Üç oksijen molekülünün birleşmesi ile ortaya çıkan ozon gazı, organik yapıdaki bileşikleri oksitleyerek bozma potansiyeline sahip en güçlü kimyasallardan biridir. Sağlıklı atmosfer yapısını bozan ve solunum yolu ile vücuda alınması durumunda pek çok doku ve organ üzerinde toksik etkiler gösteren bu kimyasal bileşen aynı zamanda virüs ve bakteri gibi zararlı organizmalar üzerinde de etkilidir.
Bu özelliğinin keşfinden sonra ilk olarak dezenfeksiyon amacıyla yüzey temizliği gibi alanlarda kullanılan ozon gazı günümüzde ise antiseptik etkisinin yanı sıra ağrı kesici, iltihap giderici ve bağışıklık fonksiyonunu düzenleyici etkileri ile medikal alanda pek çok branşta tercih edilmektedir.
Ozon gazı canlı organizma ile temas ettiğinde hızlı şekilde moleküler oksijene ve oksijen radikallerine dönüştürülür. Vücutta hafif düzeyde bir oksidatif strese yol açan bu durum organizma tarafından bir tehdit olarak algılanır. Bunun sonucunda antioksidan olarak adlandırılan savunma sistemlerinde görev alan enzimler uyarılır ve etkilenen bölge oksijenden zengin hale getirilerek toksinlerden arındırılır.
Ozon gazının etki mekanizmasının doğru şekilde çalışabilmesi için uygulanacak olan tedavi dozunun doğru hesaplanması kritik önem taşır. Yüksek konsantrasyonlarda toksik etki gösteren bu kimyasal molekül ile uygulanacak tüm tedavi girişimleri mutlaka uzman kontrolünde gerçekleştirilmeli ve hastalar belirlenen süre boyunca yakın takip edilmelidir.